16 Haziran 2012 Cumartesi

Dream Team Belgeseli


NBA geçtiğimiz günlerde, yani 3 gün önce Dream Team'in 20. yılı nedeni ile bir belgesel yayınladı. Belgesel 69 dakika sürüyor. Kesinlikle izlenmesi, izletilmesi gerek. Yabancı dil gerek biraz ama, izlemeniz bile yeterli olacaktır. Çünkü daha önce hiç ortaya çıkmamış görüntüler var. İzlemek isteyenler buraya tıklayıp indirebilir.

Dream Team'i basketbolla ilgilenen hemen hemen çoğu kişi bilir. Efsane bir kadroydu dememe gerek bile yok, hemen şöyle bir yazayım hatta kimler var diye: Pek tabi ki Michael Jordan (Bulls), Scottie Pippen (Bulls), John Stockton (Jazz), Karl Malone (Jazz), Larry Bird (Celtics), Patrick Ewing (Knicks), Magic Johnson (Lakers), David Robinson (Spurs), Charles Barkley (Sixers), Chris Mullin (Warriors). Bunlar seçilen ilk 10 isim olmuşlardı. Daha sonra bu isimlere 2 yeni oyuncu daha eklendi, biri Clyde Drexler (Blazers) oldu, ki kendisi Pistons'tan Isiah Thomas ile yarışmıştı girmek için ve seçildi, diğeri de Duke Üniversite'sinden Christian Laettnerr. Laettnerr Shaq ile yarışmıştı bir nevi ve onun önünde seçildi takıma. Profesyonel tecrübes olmayan tek oyuncusuydu takımın.


Takım hakkında çok çok ünlü olan bir efsane vardı, ki bunun doğru olduğunu biliyoruz. O olayı da şöyle anlatayım: Takım tek bir mağlubiyet almıştı. O mağlubiyet de bir kolej takımına karşıydı. İnanması gerçekten zor aslında. Tüm dünyayı dize getiren bir efsane kadronun kolej takımına yenilmesi, olacak iş değil. Belgeselde de bu yenilginin görüntüleri var, başka yerde bulamazsınız. O mağlubiyetten sonraki gün yine aynı takımla oynayıp yerle bir etmişler, tek bir sayı bile yemeden kazanmışlar o da ayrı tabi ki. Bir kaç söze bakalım hatta o günlerle ilgili:

Chris Webber (Kolej takımından) : Havaalanından Larry Bird ile beraber döndüm. Çok çok büyük bir gururdu. Çok iyi bir adamdı, bol bol muhabbet ettik. Sonra arabadan indik, bavullarımı alırken Larry bana döndü ve "İyi uyu, yarın kıçına tekmeyi basacağım ve bütün hafta bunu unutamayacaksın." dedi.


Allan Houston (Kolej takımından) : Salona geldiğimizde, yine bu balkon vardı, içeri girmedik ve yukardan izledik. Endişeliydik. Aşağı baktık, Barkley smaç basıyordu. Jordan topu çalıyor ve inanılmaz hareketler yapıyordu. Durduk ve "Bunları antremanda bile mi yapıyorlar?" dedik.


Ayın 24'ünde, Haziran ayı, kolej takımı ile Dream Team karşı karşıyaydı ilk antreman maçında. Tarihe de geçti o maç, devam sözlere:

Allan Houston : Çok alışık olmadıkları bir oyun stilinde oynadık. Kaybedecek hiç bir şeyimiz yoktu ve bunu da gösterdik. Penny bir kaç smaç bastı, ben ise isabetler buldum. Herkes mükemmeldi.


Penny Hardaway (Kolej takımından) : Onlar "Bu oyuncuları biraz ısınalım diye gönderdiler.Fazla bir şey yapmamıza bile gerek yok kazanmak için, birazdan maçı alacağız ve bir kaç fotoğraf imzalayıp eve döneceğiz." diye düşünüyorlardı. Ama ne kadar yetenekli olduğumuzun farkında değillerdi.

Charles Barkley: Onları ilk gördüğümzde açıkçası bebekler gibiydiler. Kendi kendimize "Bu çocukları fazla üzmeyelim." dedik. Ama onlar sanki bir serinin 7. maçıymış gibi oynadılar. Kendimize gelemeden de kazanmışlardı zaten."


Allan Houston: Maç bitmişti ve biz kazanmıştık. Bu olamazdı, kimse bir kaç dakika boyunca bir şey söylemedi.

Allan Houston: Larry Bird otelde bize "Yarın yeni bir gün olacak merak etmeyin." dedi. Biz de derin düşüncelere daldık. Ve yarın olduğunda, gerçekten yeni bir gün oldu. (Gülüyor)

Charles Barkley: Onlara küçük bir mesaj verdik.

Chris Webber: Tek bir sayı atamadık, foul çizgisinden bile. Bu çok kötü. Biz onları uyandırdık, onlar da bize ne olduğumuzu hatırlattı.


Böyle bir iki maçlık serüvendi. Gerçekten eğlenceli bir anı olduğu kesin iki taraf için de. Dream Team gerçekten çok büyük bir takımdı, çok büyük. Karşı takımlar bırakın maçı kazanmayı, hatta maçı oynamayı bile geçtim, fotoğraf çekmeye çalışıyorlardı. Hemen bir kaç söze daha göz atalım:

Nathaniel Butler (NBA fotoğrafçısı) : Kenarda oturuyorduk. Magic arkasındaki oyuncuya sırtını dönmüş potaya yükleniyordu, ve arkadaki oyuncu da kendi bench'ine "Şimdii! Şimdii!" diye bağırıyordu, benchteki oyuncu ise elinde kamerayla fotoğrafını alıyordu hemen o anın.

Hubbard: Bir keresinde Venezuela'ya karşı oynadıklarında Magic'i savunan oyuncu maç boyunca "Hey, ayakkabılarını istiyorum, ayakkabılarını istiyorum adamım!" diye konuşuyordu. Magic de "Ayakkabılara ihtiyacım var." demişti.


Takım Amerika'daki turnuvada sırasıyla Küba (79 farkla), Kanada (44 farkla), Panama (60 farkla), Arjantin (41 farkla), Porto Riko (38 farkla), ve Venezuela'yı (47 farkla) devirerek şampiyon oldu.

Olimpiyatlarda ise durum hala aynıydı. Sırasıyla Angola (68 farkla), Hırvatistan (33 farkla), Almanya (43 farkla), Brezilya (44 farkla), İspanya (41 farkla), Porto Riko (38 farkla), Litvanya (51 farkla) ve Hırvatistan'ı (32 farkla) devirdiler.

Olimpiyatlarda tüm 8 maça da başlayan tek oyuncu vardı takımda, tahmini zor değil. Michael Jordan. Turnuvayı da 43.75 fark ortalaması ile kapatmışlardı diye de ekleyeyim.

Belgesele geri dönecek olursak, mutlaka izleyin, tekrar söylüyorum. 1 1 buçuk saatinizi ayırıp göz atın, bir basketbolsever olarak oldukça hoşunuza gidecektir. Yukarıdaki röportajların orjinal hallerine ve çok çok daha fazlasına da aha da buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Belgeselde neler var diye kısaca göz atarsak genel olarak;

*** Tüm takımla birebir röportajlar,

*** Bahsettiğim gibi takımın tek mağlubiyetinden görüntüler ve ayrıntılar,

*** Takımın nasıl oluşturulduğuyla ilgili detaylar,

*** Takım hakkında diğer oyuncular, koçlar ve görevlilerle yapılan röportajlar.






Not: Sayfanın üst yan tarafında gördüğünüz anketimize oy vermeyin unutmayın.

Blog yazarına ulaşmak için: " http://twitter.com/#!/eraykskci "

Gün içerisinde sorularınızı ve önerilerinizi bu twitter adresinden bana ulaştırabilirsiniz. NBA ile ilgili paylaşmak istediğiniz fikir ve yorumlarınızı da ulaştırırsanız (serilerin yorumu gibi), blogda isminizle yayınlanacaktır. Herkese iyi günler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder