9 Kasım 2013 Cumartesi

Kendime Notlar (Vol.2)

Tekrar merhaba kendim. Gerçi hiç ayrılmıyoruz ki, ama doğru, çok nadiren benden kaçıyor olabilirsin. O zaman seni benden kaçıran şarkıyla devam edelim yüzleşmeye, Arctic Monkeys’le barışmanı sağlayan şarkıyla. Nasıl da soğumuştun ama bir önceki albümle öyle? Gruba küsmüştün resmen. İyi geldi bu şarkı size:


Do I Wanna Know - http://www.youtube.com/watch?v=bpOSxM0rNPM


Sende benim en çok takdir ettiğim şey ne biliyor musun? Yalan söylemekteki becerin. Evet öznel bir durum, kimine göre en iğrenç özellik olabilir. Ama zaten “benim en çok takdir ettiğim şey" dedim değil mi? O yüzden problem yok.


Yalan söylemenin iki altın kuralı vardır, çoktan fark ettiğin açık zaten ama biz bizeyiz burada, üstüne konuşuruz belki dedim. Benden daha rahat muhabbet ettiğin biri var mı ki? Bana sorarsan yok, olduğu gün zaten bana gerek kalmayacak. Biliyorum benden sıkıldın, o günün hayalini kuruyorsun. O benim yerimi alacak, seni senden iyi tanıyacak, seni herkesten çok kıskanacak, seni senden çok sevecek, seni kimseye değişmeyecek o kızın hayalini. Kızmıyorum da sana, açıkçası ben de bayılmıyorum çünkü seninle konuşmaya. Yoruyorsun beni, kendini de yıpratıyorsun. O kıza şimdiden sabır diliyorum. Hadi ama, neye kızıyorsun ki şimdi? İyi yönlerin de var doğru söylüyorsun, inkar etmedim ki zaten? Mükemmel olmadığını tekrar tekrar hatırlatıyorum o kadar. Yine dağıldı konumuz, toparlayalım biraz da bitsin hemen, dediğim gibi senle konuşmaya ben de bayılmıyorum.


Şarkı da harika değil mi ama? Ben de sevdim. Seni bilmem ama benim favori şarkım bu aralar, ne zaman konuşmaya gelsem açmamdan anlamışındır zaten.


Neyse. İki altın kural, sadece iki. Birincisi, önce kendini inandıracaksın yalanına. Beni inandıramazsın onu biliyorsun, kendini inandıracaksın. Söylediğin yalan hayatın olacak, söylediğin yalan gerçeğin olacak, söylediğin yalan olacaksın. Yalan davranacaksın, yalan güleceksin, yalan konuşacaksın, yalan ağlayacaksın, yalan seveceksin. Ne şanslısın ki bu işte epey iyisin. Belki iyi olmak istemezdin, ama emin ol iyi olmak zorundaydın. Bu insanlarla, bu aşklarla, bu ortamla iyi olmak zorundaydın. Belki şeffaf olmak isterdin, ama emin ol şeffaf olmamak zorundaydın, bu hislerinle, bu iyiliğinle, o herkesten sakladığın iyiliğinle o duvarın arkasında sarmaş dolaş yakalanmamak için şeffaf olmamak zorundaydın.


İkincisi, yalan söylemeyeceğine inandıracaksın. Dürüstlük abidesi olarak bilinmek zorundasın, “Eray mı? Asla söylemez, her şeyi yapar ama yalan söylemez eminim”. Evet tam olarak bu. Güvenilir gözükeceksin, kendinden çok güvenmeli sana karşındaki. Her hatasını büyüteceksin, o kadar büyüteceksin ki aynı hatayı kimsenin yapmayacağına inandıracaksın. İnandıracaksın ki senin yapma ihtimalinin olmadığına inansın, senin için ne kadar yanlış olduğuna inansın. Öyle bir inandır ki, gözünün önünü göremesin. Öyle bir bunalt ki hatalarıyla onu, senin hata yapma ihtimalini göremeyecek kadar kafası bulansın. Sersemlesin, ne olduğunu anlamasın. “Eray benim için çok iyi." Evet, evet böyle işte. Çok iyi gidiyorsun, demiştim zaten, takdir ediyorum bu yüzden seni. Başka hangi insan her gün yaptığı hataları karşıdaki insan yaptığında dünyanın en berbat olayını yapmışçasına büyütebilir ki? Başka hangi insan bunu başarırken bu kadar rahat olabilir, bu kadar rahat rol kesebilir? Başka hangi insan bunu böyle çocuk oyuncağıymış gibi hiç yorulmadan yapabilir?


Başka hangi insan üst üste koyduğu günahlarıyla cennete kadar uzanabilir?


Başka hangi insan can yakarken bile canı acıyormuş hissini uyandırabilir?


Kaç insanı kaybettin bugüne kadar, senin yaptığın hataları yaptılar diye? Bu oyun gerçekten böyle mi oynanıyor sence? En çok hatayı bulan mı kazanıyor, en çok hataya göz yuman mı? Hepimizin hata yaptığını varsay, çünkü zaten öyle. Başta kendin. Sen hatalarınla her gece rahat uyurken karşındakinin aynı hatalar yüzünden bedel ödemesini istemek hangi oyunda var? Bu oyunda yok, onu biliyorum. Bu oyunda hata bulmak yok Eray, bu oyunda hata yapman yetiyor. Hatanı yap, kenara çekil, hata yapışlarını izle, bir daha yap. Ta ki ikinizin de yapacak hatası kalmayana kadar, birbirinizin doğruları olana kadar. Herkes hata yapar Eray, inan herkes. O yüzden mesele hata bulmak değil, mesele hataya göz yummak. Mesele hatandan daha çok sevmek, onlar seviyor çünkü. Her fırsatta hata yaparlar evet, ki sen de yapıyorsun, ama hatalar hep geçiyor değil mi? Geriye sadece o kalıyor eninde sonunda. Onun için de aynı işte, bunu anlayamayacak kadar salak olabilir misin gerçekten? Herhangi iki farklı insan arasında hep sadece sen kaldığına göre, sen mi hatasın, yoksa onlar mı? Onlar olduğunu anlayamayacak kadar aptal mısın? Farzedelim ki değilsin, o halde kendi hatalarına karşın onun hatalarını görmezden gelemeyecek kadar bencilsin demektir. Sen ya bir aptalsın, ya bencil. İkisi de olmamak senin elinde, emin ol öyle daha mutlu olunuyor.


Gerçekten onun hatalarını bilmek istiyor musun? Kendi hataların varken. Bunu sor kendine, mutsuz olmak için evet demen gereken soru bu. Mutlu olmak içinse sadece bağıra bağıra eşlik etmen gereken bir şarkı sözü.


Do I wanna know?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder