22 Haziran 2012 Cuma

Yaşayan Bir NBA Efsanesi: Lebron James

Lebron James.

2003 yılı. Draftlardan 1. sıradan seçilerek lige adımını atıyor bu adam. Cleveland Cavaliers formasını giyiyor. Daha o sezondan tüm lig onu konuşmaya başlıyor. Tüm lig, dünya. Bir efsane adım adım ağırlığını koymaya hazırlanıyor lige. Müthiş geçecek bir NBA kariyerine hazırlanıyor. Yıllarca oynuyor Cleveland formasıyla. NBA'i onun sayesinde sevmeye başlıyorum. Takımı adeta sırtında taşıyor ama bir türlü yüzüğe ulaşamıyor.

2010 yazına geliyoruz. Bir programa çıkıyor, artık Miami'li olacağını söylüyor. İşte o gün tüm dünyayı karşısına alıyor. Herkesi. Herkes nefret etmeye başlıyor. Herkes her performansını eleştiriyor. Herkes bir anda düşmanı kesiliyor. Sırtına müthiş bir yük biniyor. Korktu deniliyor, hain deniliyor, büyük oyuncu olamayacak deniliyor, yüzüğü bile yok yüzük önemli deniliyor. Ama "Sırf yüzükiçin Miami'ye gitti" de deniliyor, böyle bir zihniyet eleştiriyor onu.

Eleştirenler 1 kişi değil, 1 şehir değil, 1 ülke değil, dünya. O kadar kişi her yaptığını eleştirirken bu adam ligin tozunu dumanına katmaya devam ediyor. İlk sene finalde gidiyor yüzük. İkinci sene ise artık daha da olgun. Artık daha odaklanmış hedefine, daha da emin kendinden. Daha da inanmış, daha da durdurulamaz olmuş.




Bu play-offlar'a geliyoruz. Bir Lebron James var ki bu play-offlarda... NBA tarihinin gördüğü göreceği en ama en dominant performansı sergiliyor. Pacers serisi 4. maç. Bu maçı unutmak mümkün değil. Bu maç James'in tüm kariyerindeki en mükemmel maçlardan. O maç Lebron insanlıktan çıkıyor, çok başka bir boyuta ulaşıyor. İnsanüstü bir enerji, gerçekten insanüstü. Bir insan evladı o enerjiye ulaşamaz. İmkansız. Bakışları ilk defa o kadar donuk. Hiç bir tepki yok. Basketbolun zirve noktasında delicesine bir performans sergilerken, insanlık sınırlarını alt üst ederken, bakışları donuk. Bu odaklanmak demek, bunun başka açıklaması yok. İnanmak demek bu, hırs demek bu.

Boston Celtics serisi. Her maçı birbirinden efsane. Yeri geliyor 5 numara oynuyor, ribaund mücadelesi veriyor. Yeri geliyor 1 numara oynuyor, oyunu kuruyor. Yeri geliyor potaya devriliyor, 4 kişinin arasından sayı yapıyor. İnsanüstü bir kuvvet. 40 dakikadan aşağı oynadığı maç yok. Tüm play-off boyunca nerdeyse her maç sadece 3 4 dakika dinlene dinlene oynuyor, görevi de şut atmak değil sadece. Basketbol oynarken yapılabilecek her türlü şeyi yapmakla görevli, yapmak zorunda kalıyor. Öyle yarım yamalak da değil, en iyi şekilde yapıyor bunları. Bunu başaran tek bir kişi daha biliyorum ben, hep de söylüyorum, Magic Johnson. O da oyunun her alanında inanılmaz dominant bir oyuncuydu, yeri geldiğinde en iyi pivotlardan daha iyi oynayan bir oyun kurucuydu. Lebron'un ondan aşağı kalır bir yanı yok.


Yıllarca beklediği andı bu tüm Lebron hayranlarının. Bir Celticsli için '08 şampiyonluğu gibiydi Lebron hayranı için onun yüzük alması. Kupaya o sıkı sıkı sarılışı, NBA tarihinin en güzel köşesine geçecek muhteşem bir kare. Maç sonundaki o çocuk gibi sevinişi, yerinde duramayışı. Herkese büyük sevinçle sarılması, Durant'e o sarılışı. Lebron James, The King, bu sefer sonuna kadar hak etti. Kendisinin de dediği gibi, bu oyuna her şeyini verdi ve oyun da ona artık kayıtsız kalmadı. Ve artık James eskisinden çok daha güçlü, çok daha dominant, çok daha moralli, çok daha o zaferin tadını tatmış durumda. Jordan gibi, artık zaferin tadını almış bir oyuncuyu durdurmak çok zor. Jordan'ı durduramadılar, bütün lig uğraştı, durduramadılar. Şimdi ufukta Lebron James fırtınası gözüküyor, hem de daha önce hiç olmadığı kadar güçlü bir fırtına. Magic'in de dediği gibi "Daha önce hiç tanık olmadığımız kadar kuvvetli bir Lebron James devrine hazır olmalıyız."

Bu James, bu hedefe hiç olmadığı kadar odaklanmış, maç içerisinde bakışları bu kadar donuklaşmış, gülmeyen, sinirlenmeyen James, yeni sezonda ligi perişan edecek. Kesin konuşmayı hiç sevmemekle birlikte, aksini söylemek de imkansız olduğu için bunu rahat rahat söyleyebiliyorum. Çünkü James'i kaç kişi savunursanız savunun, olmuyor. Durmuyor. İçeriye girmesin diye, 4 kişi birikiyorsunuz. O yine giriyor, atıyor. Girmezse şut kullanıyor, yine atıyor. Kullanmasa pas veriyor, başkasına sayıyı buldurtuyor. Bu kadar ezici, bu kadar komple, bu kadar karşısında çaresiz kalınan bir oyuncu NBA'e her zaman gelmez. O yüzden nefret etmek yapılabilecek en büyük yanlış olur, keyifle izlemeniz gerek. Çoğu düşmanı da zaten bu play-offlardan sonra yanına geçti. Bird'ün dediği gibi, zamanla karşısında duran insanların hemen hemen hepsi artık yanına geçecekler.




Özetle, James'in maçtan sonraki o halini izlerken gerçekten çok duygulandım. Bir Lebron hayranı olarak, basketbolcu kişiliğini geçtim, tüm dünya tarafından eleştirilen bir insanın hayranı olarak, o gururla sevinişini, o kupaya bakışlarını, o mutluluğunu görürken çok duygulandım. O dünyaya karşı "Ben tek, siz hepiniz." diyebilmenin verdiği rahatlıkla eğlenişini izlerken çok duygulandım. O durdurulamaz olduğunu tüm herkese haykırdığı kupayı kaldırış anını izlerken çok duygulandım. Yıllardır, NBA'i takip ettiğimden beri beklediğim o anı izlerken duygulandım. Yine, yine ve yine söylüyorum; sonuna, dibine kadar hak etti, daha fazlasını da hakediyor, daha fazlasını da alacak.

Artık açık ve net bir şekilde Lebron James devri. Çok açık ve net bir şekilde.






Blog yazarına ulaşmak için: " http://twitter.com/#!/eraykskci "

Gün içerisinde sorularınızı ve önerilerinizi bu twitter adresinden bana ulaştırabilirsiniz. NBA ile ilgili paylaşmak istediğiniz fikir ve yorumlarınızı da ulaştırırsanız (serilerin yorumu gibi), blogda isminizle yayınlanacaktır. Herkese iyi günler.

7 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı olmuş.eline saglık kardeşim..

    YanıtlaSil
  2. insanlar mourinho gibi bir kibir makinesini överken lebron'u yerden yere vuruyordu, çünkü lebron yeteri kadar başarı değildi.Şimdi aynen mourinho'ya yaptıkları gibi ona da tapacaklar, çünkü insanların ahlak umurunda değil, başarıyı umursuyorlar.bu da ne kadar ikiyüzlü olduklarını gösteriyor.neyse, bol lebronlu yıllar izlemek dileğiyle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Söyleyecek bir şey bırakmamışsın, çok haklısın. Aynı dileklerle

      Sil
  3. Eline sağlık kardeşim çok hoş bir yazı olmuş. Ben onu Jordan'la değil senin gibi Magic'le karşılaştırıyorum. Ve nba tarihinde görülmemiş nitelikte bir oyuncu olma yolunda en büyük adımı attı bu sene

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eyvallah öncelikle kardeşim, gerçekten inanılmaz domine bir oyuncu ve o yüzden en mantıklısı Magic ile kıyaslamak, Magic 1 numara normalde ama her yerde oynayabiliyordu sonuçta. Bird ile de kıyaslayanlar çok ama, bilemiyorum bana Bird'le kıyaslamak hiç mantıklı gelmiyor

      Sil
  4. Lebron bir Magic Johnson varisi olmakla beraber, gözlerine baktığımda bir de Oscar Robertson görüyorum, çok iyi bir şey bu.

    YanıtlaSil